Ekonomi

Ekonomi Dünyası: ABD enerjide nasıl en büyük oldu ve borç bombasının tik-tak’ları

Dünya ekonomisine bundan bir süre sonra (o sürenin ne olduğunu kimse bilemez) geri dönüp baktığımızda, bu günler için büyük ihtimalle “fırtınadan önceki sakin günlerdi” diyebiliriz.

Günümüze baktığımızda, ABD ekonomisi ivme kaybettiği, Çin’in deflasyon (enflasyonun tersine fiyatların düşmesi) ile mücadele ederken, Avrupa tarzı bir tüketim düşüşüne doğru kaydığı, Euro bölgesinin durgunlukla flört ettiği bir dönemdeyiz. Kurtarıcı yine merkez bankaları oldu. Faiz indirimleriyle ekonomileri canlandırmaya çalışıyorlar.

Ancak burada önemli bir ikilem var? Enflasyon canavarını teslim aldılar mı? Faiz indirimleri hala hırıltıları duyulan bu canavara yeniden hayat verecek mi?

Küresel ekonominin başka ve çok önemli bir sorunu ise; Gittikçe tik-tak’larının sesi artan Borç Bombası…

Geçen hafta ABD Kongre Bütçe Ofisi, kamu borcunun 2024 mali yılında 35,5 trilyon dolara çıktığını açıkladı. Borcun gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranı yüzde 124’e çıktı. Bu, ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell ve diğer yetkililerin açıkladığı gibi “sürdürülemez” bir durum.

Daha da önemlisi, borçlanmanın azaltılması yönünde geleceği dair bir adım yok. Kasım ayında başkanlık seçimleri var. Adaylardan ne Donald Trump ne de Kamala Harris, borçlanmayı durdurmaktan bahsetmiyor. Aksine, proje ve vaatleri daha da yüksek kamu borcuna yol açacak. Bütçe Ofisi borcun yakın gelecekte önemli ölçüde artmaya devam edeceğini ve bu on yılın sonunda 50 trilyon dolardan fazla olacağını tahmin ediyor.

YILDA 950 MİLYAR DOLAR FAİZ ÖDENDİ

2024 mali yılı için ABD bütçe açığı 1,8 trilyon dolara yükseldi ve üç yılın en yüksek seviyesine ulaştı. ABD hükümeti 950 milyar dolar faiz ödemek zorunda kaldı (Türkiye ekonomisine yakın); bu, bir önceki yıla göre 240 milyar dolarlık yüzde 34’lük bir artış. Önümüzdeki yıllarda bunun artacağı neredeyse kesin.

Faiz ödemeleri, hem 826 milyar dolarlık tüm askeri bütçeden hem de 869 milyar dolarlık sağlık harcamaları bütçesinden daha yüksekti ve artık tüm bütçenin yüzde 14’ünü oluşturuyor. Yani, kamu harcamalarının her yedi dolarından biri Amerikan hükümetine borç verenlere yapılıyor.

AVRUPA’DA TARİH TEKRAR EDECEK Mİ?

Avrupa’da da durum farklı değil. On yıldan kısa bir süre önce borç krizi yaşayan kıtada bazı reformlar yapıldı ve mali kurallar getirildi. Ancak borçlanma hızla devam ediyor. Lafın kısası; tarih bir şekilde kendini tekrar ediyor gibi görünüyor.

Bölgenin iki lokomotifi borç konusunda büyük ölçüde farklılaştı. Fransa’da borcun GSYİH’ya oranı yüzde 111’e ulaştı. Almanya ise, GSYİH’nın yüzde 64’ü oranında kamu borcuna sahip ve yeni yatırımlar konusunda zorlansa da anayasal borç frenine bağlı kalıyor.

FİNANSAL SİSTEMDE BÜYÜK BİR ÇÖKÜŞE NEDEN OLABİLİR

Büyük ekonomiler arasında borcun GSYİH’ya yüzde oranı bakımından sıralama şöyle:

Japonya – 255

İtalya – 135

ABD – 124

Fransa – 111

Kanada – 107

Birleşik Krallık – 98

Euro Bölgesi – 89

Çin – 84

Hindistan – 82

Brezilya – 74

Başta ABD olmak üzere ülkelerin kamu borcundaki büyük artış, ABD Doları için bir krize, borçlanma piyasasında, bankacılık sektöründe veya finansal sistemin başka bir alanında büyük bir çöküşe neden olabilir. Bunun ne zaman bir yapısal bir sorun haline geleceği bilinmez, ancak devam ederse borç bombası büyük tahribat yaratabilir.

ABD NASIL PETROL VE GAZDA EN BÜYÜK OLDU?

Buradan bir başka önemli konuya geçelim.

Fosil enerjide yaşanan büyük değişime ve onun getireceği sonuçlara… Tüm dünya yeşil enerjiye odaklanırken, ABD kaya petrolü devrimi sayesinde nasıl dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi ve bir numaralı gaz tedarikçisi oldu?

Tabii bu üretim patlaması jeopolitik dengelerde ve enerji güvenliğinde önemli değişimlere neden olurken, sera gazı salınımlarını azaltma çabalarını baltalama tehlikesi de yaratıyor.

Kaya petrolü “devrimi”, ABD’nin dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi, en büyük gaz ihracatçısı ve Suudi Arabistan’dan sonra ikinci büyük petrol ihracatçısı haline gelmesine, Ortadoğu’daki üretici ülkelere olan bağımlılığının azalmasına ve haliyle jeopolitik konumunun güçlenmesine yol açtı.

ABD, üretim patlamasıyla ithal Suudi petrolüne bağımlı kalmama, Rusya’nın petrol pazarındaki hakimiyetini kırma ve petrole bağımlı Rus ekonomisine darbe vurma gibi jeopolitik hedeflerine ulaşmanın önünü de açmış oldu.

DÜNYANIN LNG İHTİYACININ DÖRTTE BİRİNİ ABD KARŞILADI

ABD’yi dünyanın en büyük petrol üreticisi haline getiren ve net ithalatçı konumdan net ihracatçı konuma geçiren kaya petrolü ve gazı oldu. Kaya petrolü sahalarında üretimin yeni tekniklerle daha verimli bir şekilde gerçekleşmesi üretimdeki patlamanın en büyük sebebiydi. 2000’lerin başında başlayan üretim artışı 2020’li yıllarda daha da hızlandı ve küresel enerji sisteminde büyük bir değişim yaşandı.

ABD doğal gazda da dünyanın en büyük üreticisi haline gelirken, diğer yandan sıvı doğal gazda (LNG) en büyük ihracatçı oldu. Geçen yıl LNG ihracatı yüzde 10 artarken, dünyanın LNG ihtiyacının dörtte birini karşıladı. Tabii bunda yaptırımlar nedeniyle Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz ihracatının keskin düşüşü de etkili oldu. Rusya’nın Avrupa’ya ihracatı 2021’de yüzde 43, 2022’de yüzde 23 ve devamında geçen yıl yüzde 14 düştü.

AVRUPA, AMERİKAN GAZININ EN BÜYÜK MÜŞTERİSİ

Buna karşılık Avrupa, 2022’de Ukrayna savaşının başlamasıyla Amerikan gazının en büyük müşterisi oldu. Avrupa LNG ithalatının yarısını ABD’den karşılıyor, Almanya’nın gaz ithalatında ABD’nin payı yüzde 82’ye çıktı. ABD de ihracatının yarısından fazlasını Avrupa’ya yapıyor.

Ancak, gelecekte Avrupa’nın rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir kaynakların payını artırmasıyla gaza olan talebinin azaltması bekleniyor.

PETROLDE 2018’DE DÜNYANIN EN BÜYÜK ÜRETİCİSİ OLDU

Petrolde ise durum şöyle; Suudi Arabistan, 1990’lı yıllarda geniş petrol rezervlerinden yararlanarak ham petrol üretimine hakim oldu. Petrol sektörü halen ülkenin GSYİH’sının yaklaşık yüzde 42’sini, bütçe gelirlerinin yüzde 87’sini ve ihracat kazançlarının yüzde 90’ını oluşturuyor. Ancak 2000’li yıllarda Rusya, petrol altyapısını genişletmeye yönelik stratejik yatırımların ardından birkaç yıl üretimde Suudi Arabistan’ı geride bıraktı.

2010’lu yıllarda ABD, Teksas’tan Kuzey Dakota’ya kadar uzanan kaya oluşumlarındaki hidrolik kırılma teknolojisi sayesinde yerli üretimde bir artış yaşadı. ABD’nin Enerji Enformasyon Dairesi’nin (EIA) verilerine göre, ilk kez 2018 yılında Rusya ve Suudi Arabistan’ı üretimde geride bırakarak dünyanın en büyük petrol üreticisi oldu.

Geçen yıl tarih boyunca en çok petrol üreten ülke olan ABD, günde ortalama 12.9 milyon varil üretim yaparken, Rusya 10,1, Suudi Arabistan ise 9,7 milyon varil petrol ürettiler.

Bu üç büyük üretici küresel üretimin yüzde 40’ını gerçekleştirdi. ABD’nin üretimi 2008’de günde 5 milyon varile kadar düşmüştü, 2009’dan sonra artmaya başladı.

PETROLDE KÜRESEL TALEP REKOR SEVİYEYE ULAŞTI

Elektrikli araçlardaki artışa rağmen, geçen yıl petrole olan talep de ABD’nin üretim artışında etkili oldu. Energy Institute’un 2023 raporuna göre, petrole küresel talep, 2022’ye kıyasla yüzde 2,6 artışla geçen yıl günde 100 milyon varilin üzerine çıkarak rekor seviyeye ulaştı.

BP’nin Temmuz ayında yayımlanan Enerjide Görünüm 2024 raporunda da, petrol talebinin 2025’te zirveye ulaşacağı, düşüşün de kademeli olacağı ve tüketimin 2035’te yüksek kalacağı tahmin ediliyor. Rapora göre, yavaşlayan elektrikli araç satışları, yetersiz yenilenebilir kapasite artışı ve artan elektrik maliyetleri nedeniyle enerji dönüşümü ivme kaybediyor.

PETROL FİYATLARI İRAN FÜZELERİYLE UYKUDAN UYANDI

Petrolden bu kadar söz etmişken, fiyatlardaki gelişmelere de bakalım.

İran’ın Ekim başında İsrail’e düzenlediği füze saldırıları petrol fiyatlarını adeta uykudan uyandırdı. 1 Ekim’de varili 66 dolar seviyesine kadar düşen Amerikan Batı Teksas ham petrolü Ortadoğu’da yükselen tansiyon ile petrol arzında olası kesintiler olabileceği kaygısıyla 7 Ekim’de 77 doların üzerine sıçradı. 11 Ekim Cuma günü de haftayı 75,5 dolardan kapattı.

Şimdilik Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlarla birlikte jeopolitik çalkantıların devam etmesine rağmen, petrolün fiziksel arzında bir kesinti yok. Şu an için en büyük sorun bölgede çatışmanın daha da tırmanmasının İran’dan gelen arzda bir azalmaya yol açıp açmayacağı…

Büyük petrol üreticilerinin çok fazla yedek kapasitesi var, ancak yine de İran’dan gelen petrol arzındaki herhangi bir kesinti sıkıntıya yol açacak.

SENARYOLAR; İRAN ÜRETİMİ AZALTIRSA 90 DOLAR

Amerikan bankası Goldman Sachs Brent ham petrolünün varil başına 70-85 dolar aralığında işlem göreceğini, yılın dördüncü çeyreğinde ortalama 77 dolar ve büyük bir arz kesintisi olmadığı varsayıldığında gelecek yıl 76 dolar olacağını tahmin ediyor.

Ancak, eğer İran arzında altı ay boyunca günde iki milyon varillik bir kesinti olursa ve OPEC üreticileri bu açığı hızla telafi ederse fiyatlar geçici olarak 90 dolarlık bir zirveye çıkabilir. OPEC telafisi olmadan ise fiyatlar gelecek yıl 90 dolarların ortasında zirve yapabilir.

İran arzında günde bir milyon varillik sürekli bir kesinti ise, OPEC’in açığı kademeli olarak telafi etmesi koşuluyla petrolün varilini 80 dolarların ortasında bir zirveye çıkarabilir. OPEC telafisi olmazsa 2025’te 90 dolarların ortasını görebiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu